Ortopedi - FTR

Kireçlenme (Osteoartrit)

Halk arasında kireçlenme olarak bilinen Osteoartrit, eklem yüzeylerindeki aşınma ile karakterize, kıkırdakta bozulma, aşınma, incelme ve kıkırdak kaybının ortaya çıktığı bir eklem hastalığıdır. En çok, diz, kalça, el bileği ve omurgada görülmektedir. Artroz eklemlerin iltihapsız romatizmasıdır ve bir veya birçok eklemde ağrı ile seyreder.

İlerleyen dönemlerde kıkırdak tamamen ortadan kalkmakta ve kemik yüzeyler birbiri ile temas etmeye başlamaktadır. İlerleyen kıkırdak harabiyeti ile birlikte eklemde ağrı ortaya çıkar.

Hasara neden olan ya aşırı kullanım ve zorlama ya da yaşlanma sürecinden kaynaklanan aşınıp yıpranmadır.

Osteoartrit Kimlerde Görülür?

Orta yaş üzeri, kilolu bireylerde, eklem üzerinde tekrarlayan baskıyı artıran bir meslek ile uğraşanlarda, 45 yaşından önce erkeklerde, 55 yaşından sonra ise kadınlarda daha sık görülür. 75 yaş üzerinde görülme sıklığı %96 civarındadır.

Osteoartrit Risk Faktörleri Nelerdir?

İlerlemiş yaş, cinsiyet, obezite, hareketsiz yaşam tarzı, kemik deformiteleri, geçirilmiş bir eklem hastalığı, eklemin etkilendiği yaralanmalara maruz kalma, doğumsal eklem hastalıkları ve eklemleri aşırı ve uzun süre zorlayan meslekler, osteoartrit gelişme riskini artırabilir.

Osteoartrit Belirtileri Nelerdir?

Tutulan eklemlerde;

  • Ağrı (Ağrı istirahatle azalır. Eklem kıkırdağındaki bozukluklar ve aşınma ilerledikçe, istirahat sırasında da ağrı görülebilir.)
  • Hafif ısı artışı
  • Hafif kızarıklık
  • Sabah katılığı (Sabah katılığı / tutukluğu 30 dakika ya da daha az sürede olup egzersiz ile bir süre sonra açılır.)
  • Hareket kısıtlılığı ve deformite görülür. (Uzun süren dinlenme sonrası ya da oturur durumdan harekete geçince, hareketlerde kısa süren bir tutukluk olabilir. Hareket edince bu durum düzelir. Ancak aşınma ilerledikçe hareketler, günlük yaşam işlevlerini aksatacak düzeyde kısıtlanabilir.)

Osteoartrit Tanısı Nasıl Konur?

Osteoartrit tanısı muayene ile konur. Görüntüleme yöntemleri ile derecesi tespit edilir. 1’inci derece en hafifi, 4’üncü derece en ağırı olmak üzere radyografik olarak 4 derecesi vardır.

Osteoartrit Nasıl Tedavi Edilir?

Bozulmuş kıkırdak dokusunu eski haline döndürmek mümkün olmadığından hastalığın tamamen düzelmesini sağlamaya yönelik bir tedavi yoktur. Osteoartrit tedavisinde asıl amaçlar; ağrıyı gidermek, hareket kısıtlamalarını düzeltmek, günlük yaşam aktivitelerinin sorunsuz yapılmasını sağlamak ve hastalığın ilerlemesini engellemektir.

İlaç ve fizik tedavi ile tedavi edilir. Nadiren de olsa İleri dönemlerinde ameliyat gerekebilir. Kilo vermek ve egzersiz tedavide önemli iki unsuru oluşturmaktadır. Fazla kilolardan kurtulmak; diz, kalça ve bele binen yükü azaltacağından, bazen tek başına da rahatlama sağlayabilir.


Kemik Erimesi (Osteoporoz)

Halk arasında kemik erimesi olarak da bilinen osteoporoz, kemiklerde bulunan mineral yoğunluğunun azalmasına bağlı olarak kemiklerin zayıflaması ve kırılganlaşması olarak tanımlanabilir. Yüksek miktarda kalsiyum içerek kemiklerin yapımı, doğumdan 20'li yaşların sonlarına kadar devam eder.

Adolesan dönem olarak kabul edilen bu dönemin ardından kemik yapımı ile kemik yıkımı, aynı seviyeye gelerek eşitlenir. Farklı bir deyişle 30'lu yaşlardan itibaren kemik yıkımı başlar. Bu yüzden bu yaştan sonra kalsiyum ve D vitamini alınarak, kemik kütlesi desteklenmelidir. Bir tür iskelet sistemi hastalığı olan osteoporoz, sıklıkla 45 yaş ve üzerindeki kişilerde ve erkeklere kıyasla kadınlarda daha fazla görülür. Erken evrede kişinin hayatında belirgin bir fark yaratmayan kemik erimesi, yaşın ilerlemesiyle birlikte kemiklerde hasarlanmaya neden olur.

Tüm iskelet sistemini etkileyen osteoporoz, özellikle omur, kalça ve bileklerde bulunan kemikleri etkiler. Kemiğin dışarıdan gelen darbelere karşı direncinin azalmasıyla birlikte basit bir düşme, hatta çarpma sonucunda bile kemik kırıkları oluşabilir. Kemik erimesinin tedavisi ise kemik yoğunluğunun belirlenmesinin ardından kişinin mevcut durumuna göre yapılır. Osteoporoz tedavi yöntemlerine geçmeden önce kemik erimesinin ne olduğunu iyi anlamak gerekir.

Osteoporoz Nedir?

Sistemik bir hastalık olan osteoporoz, halk arasında kemik erimesi olarak da bilinir. Ancak bu noktadaki erime, kemiklerin fiziksel olarak erimesini değil, kemik yoğunluğunun azalmasını ifade eder. Kemik yoğunluğunun azalması ve kemik yapısının zayıflaması olarak tanımlanabilen hastalıkta, kemiklerin iç yapısında bulunan gözenekler büyür. Kemiklerin sertlik derecesinin azalmasına ve kalitesinin düşmesine neden olan hastalık, kemikleri zayıflatır ve daha kırılgan hâle getirir. Yaşam süresindeki artış ile birlikte tüm dünyada en sık rastlanan kemik hastalığı hâline gelen osteoporoz, ciddi bir halk sağlığı problemidir. Kemiğin mikromimarisinin bozulmasına yol açan kemik erimesi, her yaşta ortaya çıkabilse de 45 yaş ve üzeri kişilerde hastalığa daha fazla rastlanır. 45 yaşından büyük kadınların üçte birinde görülürken erkeklerde bu oran beşte birdir.

Kemik erimesi tedavi edilebilir olmasının yanı sıra önlenebilir bir hastalıktır. Fakat bazen kırık oluşana kadar bir belirtiye yol açmadığı için hastalık, sinsi olarak da kabul edilir. Bu yüzden uygun zamanda tanı için 45 yaşından sonra düzenli olarak sağlık kontrollerinin yaptırılması önerilir. 65 yaşından sonra kadınların ve 70 yaşında sonra erkeklerin mutlaka kemik yoğunluğu ölçümü yaptırmaları gerekir.

Osteoporoz Tipleri Nelerdir?

Osteoporozun, primer ve sekonder olmak üzere iki farklı ana türü bulunur:

Primer (Birincil) Osteoporoz
Primer osteoporoz, 23 ila 86 yaşları arasında ortaya çıkar. Primer osteoporozda hastalığa neden olan başka bir hastalık ya da olay bulunmaz. Birincil osteoporoz, üç farklı şekilde oluşur:

  • Menopoz döneminden sonra osteoporoz,
  • Yaşlılığa bağlı oluşan (Senil) osteoporoz,
  • Yaşlılığa bağlı oluşan (Senil) osteoporoz,

Sekonder (İkincil) Osteoporoz

Altta yatan farklı bir hastalık varlığında ya da kullanılan ilaçlara bağlı olarak gelişen sekonder osteoporoz, özellikle genç erkeklerde ya da menopoz dönemine girmiş kadınlarda görülür. Kişinin tedavi almasına rağmen kemik kaybının devam etmesi ya da yeni kırıkların oluşması da sekonder osteoporoz kapsamında değerlendirilir. Çoğunlukla şunlardan kaynaklanır:

  • Hareketsiz yaşam tarzı,
  • Yoğun alkol kullanımı,
  • Genetik etkenler,
  • Endokrin hastalıkları,
  • Sindirim sistemi hastalıkları,
  • Kan hastalıkları,
  • Romatizmal hastalıklar,
  • Kanser.

Osteoporoz Nedenleri Nelerdir?

İskelet sisteminde osteoblast ve osteoklast hücreleri bulunur. Osteoblast hücreler, yeni kemik hücrelerinin yapımında rol oynar. Osteoklast hücreler ise kemik dokusunun yenilenmesi için eski kemik hücrelerini parçalar. Yaşın ilerlemesiyle birlikte kemik hücrelerindeki yapım hızı, yıkım hızına ulaşamaz. Bu durum, yetersiz beslenme ve sedanter yaşam tarzı gibi risk faktörleri ile birleştiğinde kemik erimesi ya da farklı bir deyişle osteoporoz oluşur. Kemik erimesine yol açan etkenlerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:

  • Genetik faktörler,
  • Cinsiyet,
  • Erken menopoz,
  • Sık doğum,
  • Kalsiyum yönünden fakir diyet,
  • Aşırı egzersiz,
  • Sedanter yaşam tarzı,
  • Sigara,
  • Vegan diyet,
  • Süt intoleransı,
  • Çocukluk döneminde yetersiz beslenme.

Osteoporoz Belirtileri Nelerdir?

Kemik yapımı, 20'li yaşların sonuna kadar devam etse de bu yaştan sonra yapım ve yıkım eşitlenir. İlerleyen yıllarda yıkım hızı artarak osteoporoz oluşumuna neden olur. Kemik erimesi hastalığının erken dönemlerinde kişi, herhangi bir belirti hissetmez. Kemiklerin kalitesindeki azalma ancak kemik yoğunluğu ölçümü sırasında ya da kemiklerde oluşan çatlama ve kırılma gibi travmalar sonucunda fark edilebilir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte kemik yoğunluğundaki azalmaya bağlı olarak bazı belirtiler görülebilir. Fakat bu dönemde oluşan kemik hasarlanması küçük ölçüde geri döndürülebilir olduğundan kişinin osteoporoza karşı önlem alması ve belli bir yaştan sonra düzenli aralıklarla kemik yoğunluğu ölçümü yaptırması önerilir. Yaygın olarak görülen kemik erimesi belirtilerinden bazıları şu şekilde sıralanabilir:

  • Sırt, bel ve boyun ağrısı,
  • Postürün bozulması,
  • Karın ve göğüs boşluğunda daralma
  • Kamburluk,
  • Boy kısalması,
  • Yaygın kemik ağrısı,
  • Basit düşme ya da çarpmalarda kırık oluşması.

Osteoporoz Önlenebilir Mi?

Osteoporozdan korunmak için çocukluk çağından itibaren düzenli beslenmek gerekir. Diyetle birlikte yeterli kalsiyum alımı son derece önemlidir. Kemik yapımının sürdüğü dönem olan 0-29 yaş arasında kemik gelişiminin desteklenmesi, ileri yaşlarda kemik erimesi oluşumunu engellemeye yardımcıdır. Kadınlarda östrojen ve erkeklerde testosteron hormonlarının yeterince salgılanmasını sağlayan egzersiz, aynı zamanda kemik, kas ve dokuların güçlenmesinde de önemli bir paya sahiptir. Kadınlarda kemik kaybı çoğunlukla kırklı yaşlardan itibaren başlar. Menopoz sonrası dönemdeki ilk birkaç yıl boyunca kemik kaybı bir hayli fazladır. Bu yaş grubundaki kişilerin günlük olarak 1200 mg. kalsiyum ve 400 ila 800 IU D vitamini alması önemlidir. Bu yüzden süt ve süt ürünlerinin tüketiminin yanı sıra düzenli olarak kalsiyum açısından zengin yeşil yapraklı sebzelerin de tüketilmesi önerilir. D vitamini için ise günde 15 dakika süreyle yüz bölgesinin güneşlendirilmesi yeterlidir.

Osteoporoz Tanısı Nasıl Konur?

Menopoz dönemi sonrasında diz ve eklem ağrıları başta olmak üzere farklı kemik ağrıları hissedilmesi durumunda kişi mutlaka hekime başvurulmalıdır. Bu şikayetlerle başvuran hastalardan hem laboratuvar hem de radyolojik tetkikler istenir. Bunlardan başlıcaları:

  • Kanda kalsiyum, fosfat seviyeleri
  • Hormon seviyeleri tayini,
  • Kişinin genel beslenme durumunun vitamin ve mineral ölçümleri ile değerlendirilmesi,
  • Radyolojik olarak kemik mineral yoğunluğu (KMY) değerlendirmesi,
  • Düz iskelet grafileri ile özellikle ağrı şikayeti olan alanlarda bası kırıklarının varlığının değerlendirilmesi yapılır. Tanının netleştirilmesinin ardından hekim, hastalığın evresine göre farklı tedaviler uygulayabilir.

Osteoporoz Nasıl Tedavi Edilir?

Kemik yoğunluğu azalmış fakat kırık oluşma ihtimali düşük kişilere düzenli beslenme önerileri verilir. Gerektiğinde vitamin ve mineral takviyeleri reçete edilir. Kemiklerin kırılma riski yüksek kişilere ise bifosfonat içerikli ilaçlar verilir. Oral yolla alınan bu ilaç, bazı kişilerde mide ekşimesi, yanma, bulantı ve karın ağrısı gibi yan etkiler gösterebilir. Bu gibi durumlarla karşılaşılması durumunda hekim, yan etkilerin varlığı konusunda bilgilendirilmelidir. Tüm bunların yanı sıra kemik yapımının desteklenmesi için farklı ilaçlar da reçete edilebilir.

Kemik erimesi, başlangıç döneminde belirtiye yol açmadığı için pek çok kişi tarafından geç fark edilir. Bu durumda kemiklerde oluşan hasarlanma az miktarda geri döndürülebilir. Dolayısıyla 45 yaş ve üzerindeki kişilerin düzenli olarak doktor kontrolüne gitmesi ve kemik yoğunluğunun ölçülmesi önerilir.

Kemik erimesi ile ilgili merak ettiğiniz konuları Grup Florence Nightingale Hastaneleri’nin uzman ekibine sorabilir, sorunuzla ilgili öneriler isteyebilirsiniz. Bize ulaşmak için web sitemizde yer alan iletişim formunu kullanabilir ya da 444 0436 numaralı telefonu arayabilirsiniz.